23 Ağustos 2012 Perşembe

Kendi Hayatlarımızdaki Yerlerimiz

Bugüne uyandığımda bir şeyleri ters gidecegini sezmiştim. Uyandım, sezdiğim terslikleri umursamadan hareket ettim. Kardeşimi uyurken izledim, yavaşça öpüp gidecektim. Bir elin verdiğini öbür el duymasın misali, farkettirmeden sevgimi göstermenin bir yolu. Sevgimi göstermekte cimri değilimdir ama bilmediklerinde karşılıksız sevmişim gibi hissediyorum. Daha mutlu oluyorum sanki.Neyse, öpmemle kafasını çevirip birden ayağa kalkması bir oldu. Sonradan sabah nasıl uyandığını sorduğumda da hiçbir şey hatırlamıyordu işin garibi. Diğer kardeşimin yanına gittim sarıldım, öptüm uyanmamasını diliyordum bir yandan daha çok sarılmak için diğer taraftan uyanıp da bana sarılmasını hayal ediyordum. Birden aklıma beni sevmediğini söylediği geldi, çok üzüldüm. Böyle davranarak çevremdeki insanları kaybedecek miydim? Gösterişi sevmem ki ben, hiç sevmem. İnsanlara değer verdiklerimi anlamaları için gözlerine mi sokmalıyım ? 

Biraz kendimden bahsetme ihtiyacı hissediyorum. Demin de dediğim gibi gösterişten, yapmacık davranışlardan asla hoşlanmam. Benim için esas olan derinliktir, insanın içindekidir. İnsanların içindekileri dolaylı yoldan anlatmaları çok hoşuma gider. Hatta çoğu kez onlar bile ne yaptıklarının farkında değillerdir. Görünürde kızıyordur bana, ama kullandığı en ufak bi mimik, kelime onu ele verir, benimde içimi yumuşatır. Yalnız doğrudan anlatımı sevmediğim anlaşılmasın, doğrudan ne ise açıkça söylemeyi de söylenmesini de çok severim; ancak doğrudan anlatamayan biriyle karşı karşıyaysam onu hemen yargılamam ve aslını çözmeye çalışırım. Fazlasıyla zorlarım da kendimi bu konuda karşı tarafın kendi çözemediği aslını çözmeye çalışmak için zorlanmak beklenen bir şey zaten. Tekrar kendime dönecek olursam insanlar arasındaki çeşitlilikten çok hoşlanırım. Çeşitlilikler, farklılıklar can veriyor bence dünyaya, hayatı gerçek olarak algılamamızı kolaylaştırıyor. 

Kendimden bu kadar bahsettikten sonra bugünümü sonlandırıyım, kendime başka günler tekrar devam ederim. Bugün sezdiğim gibi kötü geçmişti ve kendi iç huzurumu, dengemi kaybetmiştim. Ve şunu farkettim her insanın değiştiremeyeceği özellikleri var, değiştiremeyeceği deyince kötü anlamda değil illaki. Bir şeylerin değişmeyeceğini düşünmek hiç bana göre birşey değildir. İnsan ne istese yapabilir derim hep, inancımı kaybetmem asla gerçekleşene dek. İnsanların değiştirebilcekleri şeyler rotalarını belirlemek, gemiden inip yüzmek, karaya çıkmak ya da her ne istiyorsa yapmaktır ama içindeki kendi benliğiyle. İnsanlar öz benliklerini kendileri seçmediler ve bu durum bi hayli garip geliyor bana o kadar da basit görünmesine karşın. Herkesin sınavının farklı olması koşullarının farklı olmasından daha da önce benliklerinin bu denli farklı olmasıyla başlıyor. Öz benliklerindeki eksiklikleri fark edip kendisiyle savaşmakta, savaşmak demeyelim savaşmak dersek kendi benliği karşı çıkar insan kontrolünü hepten kaybeder mazAllah. Kendini ikna etmesinde, farkındalığını sağlamasında yatıyor. İnsanlar yanlışlarıyla birilerini kabullenmede önce kendilerinde başlamalılar ve içinde bulunduğu karekterin tüm eğrileri ve tüm doğrularıyla kendilerini sevmeliler. Sevmeliler ki kendileri için bir şey yapabilsinler. İnsanların karekterleri üzerlerine o denli oturmuştur ki kendileri seçmediklerini ciddi anlamda benim şuan fark ettiğim gibi fark etmezler, ki fark etmeleri de hiç gerekmez aslında. Ama benim fark ettiğim iyi oldu. Daha geniş bakmamı sağladı hayata. Ya da ilerde sağlayacak diyelim. Hoşça ve mutlu kalın, kendinizle barışın, kendinizi önemseyin, kendi yanağınızı okşayın başkalarınınkini beklerken hiç bir şey kaybetmezsiniz, kendinizi kazanın, kendinize kazandırın.

14 Ağustos 2012 Salı

KANDİL

Herkesin kadir gecesinin hayırlı geçmesi ve size maneviyat katması dileklerimle.